Türkiye’de Kadın Olmak

Türkiye’de Kadın Olmak

Dün bir vahşetle daha uyandık. Çocuğunun gözleri önünde öldürülen bir kadın ve son sözleri: ‘‘Ölmek istemiyorum’’.  Bu kelimeler kulaklarında çınladı çocuğun. Yaşadığı travmayı anlatmaya kelimeler yetmez. Peki biz ne yaptık? Sosyal medyada paylaşım yapmak dışında elimizden bir şey geldi mi? Toplumsal bir bakış açısından bakmak gerekirse kadınların ruhsal sorunlarının birçoğu, sosyal ve ekonomik eşitsizliklerin, haksız baskıların göstergeleridir. Temelde tedavi edilmesi gereken sorun, kadının kendinde değil, toplumsal düzende yatar. Aynı şekilde esas sorun, toplumun aynası olan sağlık kurumlarında kadının nasıl görüldüğü ve ona ne şekilde davranıldığında aranmalıdır. (Leyla Navaro, İki Boy Ufak Pabuç) Bunun da ötesi var üstelik gelin 2000’lerdeki bir haberi okuyalım. 

            ‘Şimdi de köyden kovuldu. Töre kurbanı gelin! ‘’Eşinin dedesi Ömer K.’yı on iki yaşındaki komşu kızına tecavüz ederken görüp aleyhinde tanıklık eden, sonra da ailenin baskısıyla vazgeçen sekiz (!) yaşındaki gelin Hilal K., yalancı şahitlikten girdiği cezaevinden yeni çıktı. Ancak özgürlüğüne kavuştuğuna sevinemedi bile. Genç gelin, kocası ve bir yaşındaki çocuğu ile birlikte oturduğu köyden kovuldu. ‘Cehaletimin kurbanı oldum’ diyen Hilal K. Gümüşhane’deki cezaevine götürüldüm. Teröristlerle aynı koğuşta kaldığım ilk gece ölümle tehdit edildim. Korkudan ölebilirdim, dedi.’’ 

            Öz ailesi dahil, içinde yaşadığı toplum, Hilal’in gözleriyle gördüğünü değil de, ona söylenenleri ‘’gerçek’’ olarak kabul etmesini istedi. Daha doğrusu Hilal’e görmemesini, duymamasını ve konuşmamasını buyurdu. Hilal’in tanıklık ettiği gerçek, toplumun yüzleşmek istediği gerçek değildi, yani on iki yaşındaki savunmasız bir kıza, yaşlı bir dedenin tecavüz ettiği gerçeği. Peki Hilal bundan sonra nasıl yaşayacak? Görmüş olduklarını unutabilecek mi? Ya isyanı ve öfkesiyle ne yapacak? Peki tecavüze uğrayan küçük kız? Ve köyün diğer kadınları? Onlar Hilal’in böyle acımasızca kurban edilişinden sonra, kendi gerçekleriyle nasıl yaşayacakları? Susmak, duymamak, görmemek ve konuşmamaktan gayrı ne yapabilecekler? Peki Hilal’in yaşadığı onca şeyin yanı sıra sekiz yaşında gelin olmasına ne demeli? Her gün milyonlarca haber okuyoruz ama beni bu kadar sarsan bir haberle karşılaşmamıştım daha önce.

            İçinde yaşadığımız sosyal düzen öncelikle erkeklerin lehine kurulmuş olduğundan, bizzat erkeklerin, düzeni ve kendilerini sorgulaması zordur. Çünkü sorgulamak, bazı gerçekleri görmek, değiştirmek, rahatından vazgeçmek, kişisel, toplumsal eksiklikleriyle hatalarıyla yüzleşmek demektir. Bu da her ‘’baba yiğidin’’ harcı değildir! Kadınların bu konularda daha fazla düşünmesi, kişisel gelişimle ilgili kitaplar okuması, günlük tutması, görüşlerini arkadaşlarıyla paylaşması, kendini sorgulaması ve psikolojiye ilgi duyarak bu alanda çalışmalara katılması, temelde nasıl’ları arama güdüsünden kaynaklanmaktadır. Umarım bir gün bu nasılları, niçinleri anlamlandırmayı başaran ve her gün kadın cinayeti haberiyle uyanmayan toplumlardan oluruz. Düşünmeliyiz, düşünmeliyiz, düşünmeliyiz ve harekete geçip toplumu bilinçlendirmeliyiz! Unutmayalım ki bu görev en çok da psikologların yani toplumu analiz edebilenlerin görevidir. Biz harekete geçersek toplumun öncüleri olarak ben bir ‘kadın’ olarak yapabileceklerimi gösterirsem eğer inanıyorum ki toplum da değişebilir. Sadece fark et, düşün ve harekete geç! 

Latest posts by Uzman Psikolog İlayda Tüter (see all)

Bir cevap yazın