Kitap Önerisi: İmkansız İlişkilerden Mümkün İlişkilere, Dr. Bahar Tezcan

Kitap Önerisi: İmkansız İlişkilerden Mümkün İlişkilere, Dr. Bahar Tezcan

Bir ilişkide ‘‘sevilmek’’ için çok fazla mücadele etmeniz gerekiyorsa ve siz buna rağmen doğru yerde olduğunuza hala inanıyorsanız problem vardır. Ebeveynleriniz tarafından size sevilmenin ne demek olduğunu ile ilgili yanlış sinyaller yüklenmiş olabilir. Sevmek, sevilmek ve bir ilişkiyi yürütebilmenin gerektirdiği sağlıklı düzeyde bir mücadeleden bahsetmiyorum elbette. ‘‘Sevilme mücadelesi’’ kendi içinde bir yandan huzursuzluk, hayal kırıklığı, öfke, tükenmişlik, değersizlik ve yetersizlik duygusu barındırıyorsa, ‘‘ Ben ne istiyorum?’’ ya da ‘‘ Bu ilişkide benim için bir şeyler var mı?’’ diye sormaksızın tüm kaynaklarınızı onu mutlu edebilmek için kullanıyorsanız, sevilme ile ilgili zaten baştan kaybettiğiniz bir savaşın içindesinizdir. Ama umutsuzca buna devam edersiniz. Günün birinde her şeyin yoluna girmesini, o adamın ya da kadının yorgun ruhunuzu ödüllendirmesini beklersiniz. İşte böyle başlıyor kitabına Psikiyatrist Dr. Bahar Tezcan. Bize ilişkilerin dinamiğinden, ayrılıktan, hüzünden, neşeden ve kısacası ilişkilerden bahis ediyor. Sayfalar sanki akıp gidiyor. Bir cümle yerini bir başka cümleye bırakırken merakım artıyor ve düşünüyorum. Sahi bir ilişkiyi sağlıklı yapan nedir? İçinde barındırdığı merhamet mi, şefkat mi ya da tutku mu? Nasıl seçeriz eşimizi? O zaman da şöyle bir tespitle aydınlatıyor yolumuzu yazar. Büyürken üstlendiğiniz roller her ne ise, sonrasında seçtiğiniz insanlar da bu rolleri tekrar uygulayabileceğiniz kişilerdir. Tüm çocukluğunuz ve ergenliğiniz güçlü olmanızı gerektirmişse mevcut ilişkiniz için de size aynı kaosu yaratacak kişiyle birlikte olursunuz ki yine güçlü olmanız gereksin. Yani asıl olan kendimizle kurduğumuz ilişki. Bu ilişki çocukluğumuzun derin sularından yetişkinliğe, yetişkinlikten yaşlılığa kadar hayatımızı belirliyor.

İlişki Bağımlılığı

Bağımlılık korkutucu ve soğuk bir kelime. İnsanlar her türlü hastalığı sahiplenir ancak ‘‘bağımlı’’ kelimesini hakaret olarak algılar ve asla kabul etmezler. Kültürün idealize ettiği bir yaşam biçimi olarak bağımlılık, sağlıksız bir şekilde bağlanmanın yerini alıyor. Sanılır ki kişi bir başkasıyla ilişkiye dahil olduğunda kendinden vazgeçmelidir. Aile yapısını özendirmek ve korumak adına yapılan bu iç içe geçme öğretisi bir yandan toplumu stabilize ediyor  gibi görünse de yatkın bireylerde birlikte olunan kişiyle mesafe kaybı, onun varlığında yok olmakla birlikte giden bağımlı stilde ilişki kurmaya sebep oluyor. Kısaca özetlemek gerekirse, kendinden vazgeçenin başka yaşamlarda gerçek bir yurdu da olmuyor. Oysa sağlıklı sevgiler idealler üzerine kurulmaz. Gerçek sevgi dediğimiz, içinde kusurları da hataları da saklar. O da mükemmel değildi özünde. Siz onun için çaba harcanırsa içinde saklı tuttuğu mükemmele ulaşacağınızı düşlediniz sadece. Harikaya bir adım kala yıkıldı sanmayın emekleriniz. Olmayan bir parıltıya göz yanılmasıydı onda gördüğünüz. Ve gönül gözünüz kalp acılarınızın yorgunluğu ile yeni hatalara kapandı belki de. Ne yaparsanız yapın ne öğretmenliğiniz ne bakıcılığınız ne hemşireliğiniz ne de banka olmanız yetecekti ondaki güzelliği ortaya çıkarmaya. Bu sizin eksiğiniz değildi. O sadece yaralı ve muhtaç bir insandı ve büyümesi size değil kendine bağlıydı.

Latest posts by Uzman Psikolog İlayda Tüter (see all)

Bir cevap yazın